Bir
Dostun Başarısıyla İftihar Edememek Ne Kötü
Ebu Zerr'den izler taşıyan mazbut bir
Müslüman'dı. Evita'nın tabiriyle "gömleksiz", halkımızın tabiriyle "baldırıçıplak"tı.
Cebindeki para üç-beş kuruşu geçmezdi hiç. Onu da ecmain'in karnını
doyurmaya harcardı. Bu minval üzre geçen haysiyet dolu günlerden
sonra bir gün milletvekilliğine soyundu. Fakat partisi ona vize
vermedi. O buna çok içerledi. İntikam yemini etti. "Bir gün" dedi,
"milletvekilleri benim kapımda el-pençe divan duracaklar."
Hemen bir şirket kurdu. Şirketi hemen holdinge
dönüştü. Seçimlerin üstünden bir yıl bile geçmeden milyarlara para
demez oldu. Zamanla trilyonlara da para demez oldu. Ama yoksul
arkadaşlarının telefonlarına çıkmayı terkettiği için bu trilyonlar beş
para etmedi. Ne gam! Gazetelerde holdinginin tam sayfa ilanları
çıkıyor işte; yeni fabrikasının açılış törenine katılan saygıdeğer
belediye başkanlarına, saygıdeğer parti liderlerine ve saygıdeğer
milletvekillerine şükranlarını sunuyor.
Evet, başardı. Milletvekillerini ayağına getirdi
sonunda. Ağzı kulaklarına varıyor. Yalakalarına gururla bakıyor. Sonra
ufka çeviriyor gözlerini. O da ne? Ufukta hiçbir şey göremiyor.
Ürpererek farkediyor ki: ömrü bu yalakalarla geçecek.
|