İZ BIRAKIYORLAR!
Eğer her gün
televizyon ve radyodan “haber” dinliyor ve gazete de okuyorsanız,
üstüne üstlük bir de reality şov ya da tartışma programlarını da
“kaçırmamaya” gayret edenlerdenseniz, yanımızın yöremizin,
“sapıklar”, “tinerciler”, “katiller”, “satanistler”, “ahlâksızlar”
tarafından kuşatıldığı zannı ile ve paranoyak bir ruh
haliyle yaşıyorsunuz demektir.
Kapitalizmin
gelişmesine en uygun yapıyı sağlayan modern devletin, kendi
kurumlarını sadece çok para ve güce sahip olmayı amaçlayan
sermayenin emrine vermesiyle birlikte adına insanlık dediğimiz
bütün değerlerde ciddi kırılmalar yaşandı. Bu süreçte yeniden
şekillenen sosyal hayatta, öncelikle gündelik hayatının akışını ve
siyasal haklarını bu yapı içinde kurmak zorunda kalan bir irade
oluştu: Bütün referanslarını kapitalizmden alan demokrasi. Batı
dünyasındaki bu mücadele, zaman içinde dünyanın geride kalan
insanları için de geçerli olacak sonuçlar doğurdu. Baskıcı
rejimlerin (madalyonda modernizmle aynı yüzde bulunur) tasallutuna
karşı bir direnme aracı olarak demokrasinin gündeme gelmesi ve bu
aracı kurumun hemen bütün dünyada ortaklarının olması fazladan iyi
bir şeydi. Ancak yangın yerine dönen hane-i
saadetimizden kurtarılabilenler arasında bir iki kap kaçak ile
paspastan başka fazlaca bir şey olmadığını her geçen gün daha iyi
görüyoruz. İnsan tekinin, yeryüzündeki varlığının anlamına ilişkin
kendisine sorduğu soruya cevap bulabilmek için bu kadar çok
zorlandığı başka bir zaman olmamıştı. Varlığın mahiyetine dair
insanın hafızasındaki doğru bilgiye ulaşma imkanlarını ortadan
kaldıran modernlik, insanın kendi varlığının ancak diğer
varlıklarla birlikte anlam kazanabileceği gerçeğini de göz ardı
etti. Muktedir insan kendi isyanına yeni isimler bulmanın peşinde
hayatın bütünlüğünü zedeleyen çılgınlıklarına girişti. Her gün bir
başkasının camını kıran çocuğunun verdiği zararları ödeyebilmek
için çalışmak zorunda kalan bir ebeveyn gibi yeni işler yapmaya
imkan bulamadan enerji ve ömrümüzü tüketen günlere kaldık; nükleer
ve konvansiyonel silahlar, çevre kirliliği, sokakta yaşamak
zorunda kalan insan ve çocuklar, göçmen ve mülteciler, sağlık
problemleri, çalışma hayatının zorlukları, çatışmalar ve savaşlar,
taciz, yoksulluk ve yoksunluk, şiddet, intiharlar. Bu günün
dünyasının problemlerine başlık olabilecek bu liste son yüzyıla
ait. Bu problemlerin hiç birisi başka evrenin yaratıkları
tarafından da oluşturulmadı üstelik.
Bütün bu
karmaşanın içerisinde kendine bir yol arayan insan artık
eskisinden daha fazla dikkatli olmak zorunda. Hangi yolun nasıl
bir kapıya çıkacağı belli değil. İmkanlar, kanatları kopartılan
bir kuşun yüksekten uçmasına müsaade edilmesi kadar. Bu kadar
karmaşanın ortasında kalan insanların en duyarlıları olan gençler
ise kişisel tarihlerinin kendilerine açtığı yoldan ulaştıkları
cevaplarıyla bir itiraz kaydı düşmek istiyorlar olup bitenlere.
Bazıları, beslendikleri şeyle kendilerini zehirleyen şeyin aynı
olduğunu fark edemeden veda ediyorlar dünyaya. Bunun farkına
varabilseler bir, belki de en önemli şerhi düşmüş olacaklar
hayatlarına ve kendileriyle benzer durumda olanlar için bir ışık
tutacaklar yolun en karanlık noktasına. Çünkü onlar modernliğin
insan soyunu ve soyluluğunu tüketen yanlarını içeriden gördüler.
Luis
Althusser’in “devletin ideolojik aygıtları” arasında saydığı
iletişim araçları, baskı ve maniplasyon işlevini yerine getirerek
kapitalist sömürü ilişkilerinin yeniden üretimini sağlarken,
sürüye dahil olmayı reddeden ve kendi açtıkları yolda sapasağlam
adımlarla ve kararlılıkla yürüyen başka genç insanlar ise güçlü
bir şekilde oluşturulmaya çalışılan bu karanlık zinciri belki de
en önemli halkasından kırmayı başarıyorlar; elektronik iletişim
ortamını, olabilecek en verimli haliyle kullanarak. Onların bu
soylu gayretlerine, sizleri haberdar etmek suretiyle katkı
verebilmeyi istiyorum. Çalışmalarının bereketlenmesi duası ile ve
yaptıkları işin şerefi onlara ait olmak üzere...
Daha önce yazdığım bir yazıda da
okuyanları haberdar ettiğim bu gayretli işlerin başında PATİKALAR
geliyor.
www.patikalar.net adresinde üç yıldır saygıya lâyık bir emekle
çıkarılan bu mükemmel dergiyi hâlâ okumadıysanız, şimdi tam
zamanı. Bir önceki sayıda karanlıkta yanan mumların süslediği bir
kapakla bizi hüzne sürükleyen patikalar ekibi, üçüncü yıllarına
girerken de enfes bir kapakla selamlıyor bizi. Bu sayıda, sünnet
konusunu anlamamıza yardımcı olacak bir çalışmayı da başlatmış
gençler; Mücahid Pişkin’in imzasını taşıyan “hadis okumaları”nda,
hadis alimi El Bani’nin “Hadis Üzerine” kitabının kapsamlı bir
tanıtımı var ki, kitabı okuma imkanı bulamasanız bile, hadis ile
alâkalı ciddi anlamda bir ön bilgiye sahip olabilirsiniz. Ayrıca
M. Fatih Özkan ile A. Selim Tekelioğlu’nun hazırladıkları tefsir
usûlü ile Murat Yıldız’ın hazırladığı tefsir sayfaları muhakkak
istifade etmemiz gereken sayfalar. Emre Keskin’in hazırladığı
sinema televizyon sayfası, edebiyat, esma’ül hüsna, serbest kürsü
ve daha bir çok çalışma ile PATİKALAR sizi bekliyor şimdi. Mutfağı
Ankara’da hazırlanan bu derginin yanında bir de Çanakkale’den
seslenen bir dergimiz var: SERZENİŞ. Serzeniş’in içinde NEVBET
adlı ayrı bir dergileri de olan siteyi yapan kardeşlerimiz ayrıca
kendi imkanları ile bastıkları “Kalemkâr” dergisini de yurt içi ve
yurt dışında bir çok adrese posta ile gönderiyorlar. Beytullah
Önce ve Mehmet Turan’ın yönetiminde çıkan ve
www.serzenis.net adresinde yayınlanan serzenişi kendi
kalemleri ile size tanıtmayı tercih ediyorum. Editör “BİZ HÂLÂ
BURADAYIZ” diyor ve şöyle devam ediyor başyazıda : “...dünyanın
kararan haline bakıp ağlamak, sızlanmak yerine; elimizle,
dilimizle, kalbimizle ve kalemlerimizle bir şeyleri düzeltmeye
çalışıyoruz. Şuna inanıyoruz; suya yazı yazıyor değiliz....
saldırsınlar! Artık savunma bitti. Tüm gücümüzle artık oyuna
müdahale ediyoruz. Kurallar değişecek. Adil olmayan, ahlâki
olmayan ne varsa değişecek. İnanıyoruz. Dua ediyoruz. Allah’a
güveniyoruz. Hep beraberiz; ne mutlu.”
Biz de sizi selamlıyoruz. Ve
varlığınızla kıvanç duyuyoruz.
Kayseri’den
Kâni Çınarın gayretleriyle yayınlanan sayha dergi’ de uzun bir
süredir bütün sadeliği ile
www.sayhadergi.com adresinden sessiz sedasız yolculuklara
çıkarıyor bizi. Derginin bu sayısında “Kayseri Yazıları” başlığı
altında yer alan “Dağ” dan bir alıntı:
“Nuh'un
gemisi bir dağa indi. Hz. Musa'ya Sinâ Dağında tecelli etti Allah.
Hz. İsa bir dağda yücelere çekildi. Ashab-ı Kehf, bir dağ
mağarasında uyudu en güzel uykuyu. Hz. Peygambere Cebrail bir
dağda göründü ilk kez. Modern insan hem içindeki hem dışındaki
dağını kaybetti. Dağdan kaçıyor modern insan. Bereketli ovaları
iskana açıyor, eliyle kuyusunu kazıyor. Kendisine su veren dağa
kem bakıyor... Modern insanın ufku yok. Arabasız, vasıtasız
ulaşabileceğiniz en yüksek noktaya çıkın. Teninizi okşayan
rüzgardan gözlerinizi dolduran manzaraya kadar bir farklılık, bir
seçkinlik fark edeceksiniz. Bu içinizin dağlı yanıdır. İçinize bir
dağ taşıyın...”
Ayrıca Antalya’dan da yepyeni
bir ses var. “Zor zamanda yola çıktığımı biliyorum..” diye
başlayan bir mektupla haberdar olduğum
www.umutrehberi.com Ümit Akdemir’in çabaları ile yayına
başlayan çok güzel bir dergi. Bakın ne diyor Ümit Akdemir; “şimdi
siz, rengi eksilmiş dünyaların insanları! El kadar mavi
görünüyorsa pencerenizden, hele başınızı kaldırınca masmavi,
çılgınca bir gökyüzü görebiliyorsanız bir yerlerde, şükredin.
Ciğerlerinize çekin o maviyi, hücrelerinizi doldurun .. ve bizler
için, bir de şehrin grisinde yitip giden çocuklar ve kuşlar için
doya doya seyredin gökyüzünü...” Ümit Akdemir’in ‘umut
rehberi’ adıyla internet ortamında yayınladığı bu dergi de insan
olmanın sorumluluğunu ve bu sorumluluğun içimizde bir yerlerdeki
belki de son izlerini hatırlatıyor okuyanlarına. Şaşırtıcı ve aynı
zamanda entelektüel muhtevasıyla heyecanlanmama vesile olan
dergiyi okuduğunuzda inanıyorum ki güzellikleri paylaşmak üzere bu
adresin de müdavimi olacaksınız.
Aslında, burada çok kısaca
tanıttığım ve her zaman heyecanla takip ettiğim bu dergileri
imkanım olsa sayfa sayfa yazıma taşımak isterdim. Üzerimize boca
edilmeye çalışılan kirlilikten bir parça bile rahatsızlık
hissedenler, es geçilecek tek sayfaları bile olmayan bu elektronik
dergileri takip ve buna emeği geçenleri takdir edeceklerdir.
Bu gençler ahlâklı duruşları ve
takdire değer çabaları ile birlikte yaşadıkları insanlara olan
borçlarını ve kendilerine nasip olan ilmin hakkını fazlasıyla
ödüyorlar. Ve hayatlarımıza anlamlı bir iz bırakıyorlar.
Allah (c.c) gayretlerini
bereketlendirsin.