Neşe Kutlutaş

Mevlana İdris
Akif İnan
Neşe Kutlutaş
 

İZ  BIRAKIYORLAR!

Eğer her gün televizyon ve radyodan “haber” dinliyor ve gazete de okuyorsanız, üstüne üstlük bir de reality şov ya da tartışma programlarını da “kaçırmamaya” gayret edenlerdenseniz, yanımızın yöremizin, “sapıklar”, “tinerciler”, “katiller”, “satanistler”, “ahlâksızlar” tarafından kuşatıldığı zannı ile ve paranoyak bir ruh haliyle yaşıyorsunuz demektir.

Kapitalizmin gelişmesine en uygun yapıyı sağlayan modern devletin, kendi kurumlarını sadece çok para ve güce sahip olmayı amaçlayan sermayenin emrine vermesiyle birlikte adına insanlık dediğimiz bütün değerlerde ciddi kırılmalar yaşandı. Bu süreçte yeniden şekillenen sosyal hayatta, öncelikle gündelik hayatının akışını ve siyasal haklarını bu yapı içinde kurmak zorunda kalan bir irade oluştu: Bütün referanslarını kapitalizmden alan demokrasi. Batı dünyasındaki bu mücadele, zaman içinde dünyanın geride kalan insanları için de geçerli olacak sonuçlar doğurdu. Baskıcı rejimlerin (madalyonda modernizmle aynı yüzde bulunur) tasallutuna karşı bir direnme aracı olarak demokrasinin gündeme gelmesi ve bu aracı kurumun hemen bütün dünyada ortaklarının olması fazladan iyi bir şeydi. Ancak yangın yerine dönen hane-i saadetimizden kurtarılabilenler arasında bir iki kap kaçak ile paspastan başka fazlaca bir şey olmadığını her geçen gün daha iyi görüyoruz. İnsan tekinin, yeryüzündeki varlığının anlamına ilişkin kendisine sorduğu soruya cevap bulabilmek için bu kadar çok zorlandığı başka bir zaman olmamıştı. Varlığın mahiyetine dair insanın hafızasındaki doğru bilgiye ulaşma imkanlarını ortadan kaldıran modernlik, insanın kendi varlığının ancak diğer varlıklarla birlikte anlam kazanabileceği gerçeğini de göz ardı etti. Muktedir insan kendi isyanına yeni isimler bulmanın peşinde hayatın bütünlüğünü zedeleyen çılgınlıklarına girişti. Her gün bir başkasının camını kıran çocuğunun verdiği zararları ödeyebilmek için çalışmak zorunda kalan bir ebeveyn gibi yeni işler yapmaya imkan bulamadan enerji ve ömrümüzü tüketen günlere kaldık; nükleer ve konvansiyonel silahlar, çevre kirliliği, sokakta yaşamak zorunda kalan insan ve çocuklar, göçmen ve mülteciler, sağlık problemleri, çalışma hayatının zorlukları, çatışmalar ve savaşlar, taciz, yoksulluk ve yoksunluk, şiddet, intiharlar. Bu günün dünyasının problemlerine başlık olabilecek bu liste son yüzyıla ait. Bu problemlerin hiç birisi başka evrenin yaratıkları tarafından da oluşturulmadı üstelik.

Bütün bu karmaşanın içerisinde kendine bir yol arayan insan artık eskisinden daha fazla dikkatli olmak zorunda. Hangi yolun nasıl bir kapıya çıkacağı belli değil. İmkanlar, kanatları kopartılan bir kuşun yüksekten uçmasına müsaade edilmesi kadar. Bu kadar karmaşanın ortasında kalan insanların en duyarlıları olan gençler ise kişisel tarihlerinin kendilerine açtığı yoldan ulaştıkları cevaplarıyla bir itiraz kaydı düşmek istiyorlar olup bitenlere. Bazıları, beslendikleri şeyle kendilerini zehirleyen şeyin aynı olduğunu fark edemeden veda ediyorlar dünyaya. Bunun farkına varabilseler bir, belki de en önemli şerhi düşmüş olacaklar hayatlarına ve kendileriyle benzer durumda olanlar için bir ışık tutacaklar yolun en karanlık noktasına. Çünkü onlar modernliğin insan soyunu ve soyluluğunu tüketen yanlarını içeriden gördüler.

Luis Althusser’in “devletin ideolojik aygıtları” arasında saydığı iletişim araçları, baskı ve maniplasyon işlevini yerine getirerek kapitalist sömürü ilişkilerinin yeniden üretimini sağlarken, sürüye dahil olmayı reddeden ve  kendi açtıkları yolda sapasağlam adımlarla ve kararlılıkla yürüyen başka genç insanlar ise güçlü bir şekilde oluşturulmaya çalışılan bu karanlık zinciri belki de en önemli halkasından kırmayı başarıyorlar; elektronik iletişim ortamını, olabilecek en verimli  haliyle kullanarak. Onların bu soylu gayretlerine, sizleri haberdar etmek suretiyle katkı verebilmeyi istiyorum.  Çalışmalarının bereketlenmesi duası ile ve yaptıkları işin şerefi onlara ait olmak üzere...

Daha önce yazdığım bir yazıda da okuyanları haberdar ettiğim bu gayretli işlerin başında PATİKALAR geliyor. www.patikalar.net adresinde üç yıldır saygıya lâyık bir emekle çıkarılan bu mükemmel dergiyi hâlâ okumadıysanız, şimdi tam zamanı. Bir önceki sayıda karanlıkta yanan mumların süslediği bir kapakla bizi hüzne sürükleyen patikalar ekibi, üçüncü yıllarına girerken de enfes bir kapakla selamlıyor bizi. Bu sayıda, sünnet konusunu anlamamıza yardımcı olacak bir çalışmayı da başlatmış gençler; Mücahid Pişkin’in imzasını taşıyan “hadis okumaları”nda, hadis alimi El Bani’nin “Hadis Üzerine” kitabının kapsamlı bir tanıtımı var ki, kitabı okuma imkanı bulamasanız bile, hadis ile alâkalı ciddi anlamda bir ön bilgiye sahip olabilirsiniz. Ayrıca M. Fatih Özkan ile A. Selim Tekelioğlu’nun hazırladıkları tefsir usûlü ile Murat Yıldız’ın hazırladığı tefsir sayfaları muhakkak istifade etmemiz gereken sayfalar. Emre Keskin’in hazırladığı sinema televizyon sayfası, edebiyat, esma’ül hüsna, serbest kürsü ve daha bir çok çalışma ile PATİKALAR sizi bekliyor şimdi. Mutfağı Ankara’da hazırlanan bu derginin yanında bir de Çanakkale’den seslenen bir dergimiz var: SERZENİŞ. Serzeniş’in içinde NEVBET adlı ayrı bir dergileri de olan siteyi yapan kardeşlerimiz ayrıca kendi imkanları ile bastıkları “Kalemkâr” dergisini de yurt içi ve yurt dışında bir çok adrese posta ile gönderiyorlar. Beytullah Önce ve Mehmet Turan’ın yönetiminde çıkan ve www.serzenis.net adresinde yayınlanan serzenişi kendi kalemleri ile size tanıtmayı tercih ediyorum. Editör “BİZ HÂLÂ BURADAYIZ” diyor ve şöyle devam ediyor başyazıda : “...dünyanın kararan haline bakıp ağlamak, sızlanmak yerine; elimizle, dilimizle, kalbimizle ve kalemlerimizle bir şeyleri düzeltmeye çalışıyoruz. Şuna inanıyoruz; suya yazı yazıyor değiliz.... saldırsınlar! Artık savunma bitti. Tüm gücümüzle artık oyuna müdahale ediyoruz. Kurallar değişecek. Adil olmayan, ahlâki olmayan ne varsa değişecek. İnanıyoruz. Dua ediyoruz. Allah’a güveniyoruz. Hep beraberiz; ne mutlu.” 

Biz de sizi selamlıyoruz. Ve varlığınızla kıvanç duyuyoruz.

Kayseri’den Kâni Çınarın  gayretleriyle yayınlanan sayha dergi’ de uzun bir süredir bütün sadeliği ile  www.sayhadergi.com adresinden sessiz sedasız yolculuklara çıkarıyor bizi. Derginin bu sayısında “Kayseri Yazıları” başlığı altında yer alan “Dağ” dan bir alıntı:

Nuh'un gemisi bir dağa indi. Hz. Musa'ya Sinâ Dağında tecelli etti Allah. Hz. İsa bir dağda yücelere çekildi. Ashab-ı Kehf, bir dağ mağarasında uyudu en güzel uykuyu. Hz. Peygambere Cebrail bir dağda göründü ilk kez. Modern insan hem içindeki hem dışındaki dağını kaybetti. Dağdan kaçıyor modern insan. Bereketli ovaları iskana açıyor, eliyle kuyusunu kazıyor. Kendisine su veren dağa kem bakıyor... Modern insanın ufku yok. Arabasız, vasıtasız ulaşabileceğiniz en yüksek noktaya çıkın. Teninizi okşayan rüzgardan gözlerinizi dolduran manzaraya kadar bir farklılık, bir seçkinlik fark edeceksiniz. Bu içinizin dağlı yanıdır. İçinize bir dağ taşıyın...”

Ayrıca Antalya’dan da yepyeni bir ses var. “Zor zamanda yola çıktığımı biliyorum..” diye başlayan bir mektupla haberdar olduğum www.umutrehberi.com Ümit Akdemir’in çabaları ile yayına başlayan çok güzel bir dergi. Bakın ne diyor Ümit Akdemir; “şimdi siz, rengi eksilmiş dünyaların insanları! El kadar mavi görünüyorsa pencerenizden, hele başınızı kaldırınca masmavi, çılgınca bir gökyüzü görebiliyorsanız bir yerlerde, şükredin. Ciğerlerinize çekin o maviyi, hücrelerinizi doldurun .. ve bizler için, bir de şehrin grisinde yitip giden çocuklar ve kuşlar için doya doya seyredin gökyüzünü...” Ümit Akdemir’in ‘umut rehberi’ adıyla internet ortamında yayınladığı bu dergi de insan olmanın sorumluluğunu ve bu sorumluluğun içimizde bir yerlerdeki belki de son izlerini hatırlatıyor okuyanlarına. Şaşırtıcı ve aynı zamanda entelektüel muhtevasıyla heyecanlanmama vesile olan dergiyi okuduğunuzda inanıyorum ki güzellikleri paylaşmak üzere bu adresin de müdavimi olacaksınız.

Aslında, burada çok kısaca tanıttığım ve her zaman heyecanla takip ettiğim bu dergileri imkanım olsa sayfa sayfa yazıma taşımak isterdim. Üzerimize boca edilmeye çalışılan kirlilikten bir parça bile rahatsızlık hissedenler, es geçilecek tek sayfaları bile olmayan bu elektronik dergileri  takip ve buna emeği geçenleri takdir edeceklerdir.

Bu gençler ahlâklı duruşları ve takdire değer çabaları ile birlikte yaşadıkları insanlara olan borçlarını ve kendilerine nasip olan ilmin hakkını fazlasıyla ödüyorlar. Ve hayatlarımıza anlamlı bir iz bırakıyorlar.

Allah (c.c)  gayretlerini bereketlendirsin.  

Ana Sayfa l Altın Levhalar l Posta Kutusu l Sayha Sohbetleri l Düşünce l Kayseri YazılarıŞiir & Şair  l Hikâye l Sayha Tarihi l Ustalardan l Ziyaret Defteri